6 Nisan 2014 Pazar

KISKANÇLIK

Kısmet 2 aylık

Veeeeee !  KISMET bebek nihayet 07 NİSAN 2014 Pazartesi günü BİR YAŞINDA :))))




Kısmet BİR yaşında




Bu hafta Kısmet'in doğum günü sebebiyle küçücük bir bebeğin ev hayatını nasıl değiştirebildiğinden bahsetmek istedim


Ben bu konuda çoookkk deneyimliyim... Biliyorsunuz iki kız kardeşim var ve son olarak bizim ufaklık..

Gümüş ile ikiz olmalarına rağmen, evimize ilk önce Yudum gelmişti.. Bütün bebekler gibi cılız, benim söylemimle "sıçan" gibi, cıyak cıyak bağıran, hiç bir laf anlamayan, nefes alan bir oyuncak gibi gelmişti bana.
Bu kadar çirkin ve can sıkıcı bir "yaratığa" neden herkesin büyük  ilgi gösterdiğini bir türlü anlayamıyordum.
Eve gelen, telefon edenlerin ilk cümlesi " bebek nasıl ?, yemek yiyor mu ?, iyi uyuyor mu ? " olmuştu.
Bu benim canımı fena halde sıkıyordu... Bir de banyomu, tuvaletimi bebek ile paylaşmak zorunda kalmıştım..
Anlayacağınız çok zor günlerdi.. Özellikle Yudum ile yaşadıklarımı anlatsam koca bir roman olur..
Kıskançlıktan ne yapacağımı bilemez hale gelmiştim.

Hele bir defasında benim banyomun önündeki küçük holde duran dolabın arkasına
Yudum' u sıkıştırmıştım ve bütün gün zavallıyı aç, susuz bırakmış, üstelik de ara sıra korkutarak kaçmasın diye kapıda nöbet tutmuştum.
Annem ise evin içinde durmadan bebek Yudum' u arıyordu ve benim önümden her geçişinde de,
" Oğlum, kardeşini gördün mü ? ", " Öyle biblo gibi otuma, sen de sağa, sola bakın biraz." diyordu.
Ben ise içimden kıs kıs gülerek, annemin Yudum' u bulamayacağından emin bir şekilde sırıtıyordum..

Şimdi düşünüyorum da ne kadar yanlış ve acımasız davranmışım.

İki ay sonra da evimize Gümüş geldi... Elbette ona da aynı tavrımı gösterdim...
Dediğim gibi benim kızlara yaptıklarım çooookkk uzun hikaye..

O zamanlar kızlar bana çok kızardı, biliyorum. Halâ benden acısını çıkartmaya çalışıyorlar, her fırsatta..
Hayat ne tuhaftır ki, gün geldi, bende eleştirdikleri her davranışı Kısmet bebeğe karşı kendileri yaptı.

Son bir senedir bu durum beni çok düşündürüyor... Bir kaç defa annemin de görüşlerini aldım...

Kimsenin duygularını eleştirmiyorum elbette. Ama "kıskanmak" diye adlandırdığımız duyguyu anlamaya çalışıyorum. Hepimiz hayatımızın bir döneminde bu duygu ile tanışıyor ve sonrasında her alanda bu duyguyu kullanıyoruz. Çoğu zaman kıskançlık duygusunu gizleyebilmek için bir çok hikâye ve bahâne üretiyoruz.

Her şey, "sevilmemek" ve "yalnız bırakılmak" endişesi ile başlıyor. Hep "tercih edilmek", "popüler olmak", her konuda "en..." olmak isteği içimizi kemiriyor.

Aslında işin özü çok basit, mesele "kendine güvensizlik".
Ben kendime ve sevildiğime güvenmediğim için annemin beni ikinci plana atacağından korktum ve kızları kıskandım..
Sonra kendi olduğum halime güvenmedim ve arkadaş çevremde benden daha popüler olanları kıskandım. Fakat bunu itiraf edemediğim için bazen sudan bahaneler ile imkanlarımın eksikliğinden yakındım, bazen başka arkadaşlarıma kabahat buldum, "annem izin vermiyor" diye sızlandım, "telefonum yok" diye ağladım, sonra telefonum oldu modelini beğenmedim, sızlandım da sızlandım..:))))
Gerçek ise bambaşkaydı..

Beğenilmek ve tercih edilmek veya sevilmek için yeterli olmamaktan ve/veya olamamaktan korkuyordum hep, yani içsel olarak kendime güvenmiyordum.. Ama dışarıdan bakınca bu ruh halimi anlamak mümkün değildi, kuyruğu asla yere bırakmıyordum..
Kendimi güçlü göstermek ve içimdeki endişe fırtınalarını dışarıdan görünmez hale getirmek için ise etrafımdaki herkese tepeden bakmaya çalışarak, adeta "burnu büyüklük" yapıyordum.

Sonra elbette canım annem durumu fark etti, ve beni kenara çekip önce nasihat etti.. Sonra bu durumu düzeltmem için bana yaydığımız duyguların nasıl bize yansıdığını anlattı..
Prensip hep aynı; davranışın ne olursa olsun, içindeki duygu ne ise sana yansıması o oluyor...
Yani eğer korkun ve içindeki duygun "sevilmemek" veya "kabul görmemek" ise, davranışların ne olursa olsun bir şekilde istediğin ilgiyi etraftan göremiyorsun.
Duygun "kendine güvenmek", "yeterliliğinden emin olmak" haline yükseldiğinde, yani endişelerden arındığında hayal bile edemeyeceğin şekilde güzellikte ilişkin oluyor etrafla...

Ben denedim... Başarı mükemmel...

Şimdi kızlara anlatmaya çalışıyorum :))))))

Yudum kendini oldukça geliştirdi, bir de onun Kısmet ile ilgilenmek görevi de var.. Bu görev kendine olan güvenini geliştiriyor...
Ama sevgili Bulut Gümüş kardeşim..... O aslında burnu büyüğü oynayanlardan :)) Ama bir noktaya kadar dayanabiliyor, sonrasında ise bir şekilde huysuzlanmaya başlıyor...
Bu yazıya Kısmet'in  foroğrafını koydum diye kıskandı... Gerisini siz hesap edin artık..
Gerekçesi ise şimdiye kadar ondan daha az söz etmiş olmam...

Annem şimdi balkonda Gümüş ile konuşuyor, ben de birazdan gidip gönlünü alacağım ve haftaya Gümüş'ün fotoğrafını koyacağım yazıma...
Güzel kardeşim sevinsin :))


Herkese öz güvenli, huzurlu bir hafta diliyorum...

SEVGİLERİMLE...