2 Aralık 2014 Salı

TEŞEKKÜRLER KISMET



Merhabalar,…..

Son yazımdan bu yana epey düşündüm…
Evet, itiraf etmeliyim; bizim ufaklık Kısmet’e haksızlık ettim. Her şeyden önemlisi onu yargıladım ve hak yasasını çiğnedim..

Bu durumu fark etmemi önce Cash amca sağladı. Benimle teknede uzun bir konuşma yaptı.. Benim için hâlâ karanlıkta kalan bir noktayı bulmama yardım etti..

Aslında annem de Kısmet ile yaşadığım deneyimi çok iyi biliyordu ama bana geçen haftaya kadar tek bir kelime dahî etmedi.
Geçen hafta, uyuyamadığım gecelerden birinde, annemin yanına gittim ve uzun bir sohbet yaptık..

İyi geldi...

Ne fark ettim biliyor musunuz?  Daha doğrusu annemin konuya yaklaşımı neyi fark etmemi sağladı….

Babam bizi terk ettiğinde hissettiklerim……. Konu gene burada düğümlendi..

Ben  hâlâ aşamadığım duygularımı fark edince çok üzüldüm, ama anneciğim bana cesaret verdi.  Aslında ben de biliyorum, değiştirip, dönüştürdüğümüz hiçbir eski kalıp hemen yok olmuyor, belli zaman aralıklarında çeşitli vesileler ile tekrar karşımıza çıkıyor ve evren bizi sınıyor.. Her seferinde ne kadar hızlı farkına varır isek iyileşmek yolunda o kadar sağlam adımlarla yol alıyoruz, sonunda da, o kalıplar artık hiç önümüze çıkmıyor ve biz tamamen etkisinden kurtulmuş oluyoruz…
İşte bu yaz ailem ile yaptığımız yolculukta benim için bir sınav varmış demek lâzım…..

" Bulut Duman olay nedir? " der iseniz eğer….
Ortada incir çekirdeğini dolduracak kadar dahî bir konu yok derim size .

Biliyorsunuz, Eylül ayının neredeyse tamamını annem ve arkadaşları ile muhteşem bir yelkenlide dolaşarak geçirdik… Elbette Kısmet bebek için bu gezide yaşanan her şey çok değişik ve heyecan verici deneyimler oldu. Aslında ben ve kız kardeşlerim de “ilk”ler yaşadık bu yaz, ama belirtmem gerekir, bizler heyecanımızı çaktırmamaya özen gösterdik J))
Kısmet ise bütün seyahati büyük bir coşkuyla yaşadı. Herkesin ilgi odağı olmak onu biraz da şımarttı doğrusu. Zaten yaşı gereği enerji patlamalarının günün her saatine yayılması üstüne bir de her şeye karşı  olan ilgi ve merakı da eklenince, koca teknede Kısmet’ten başka bir konu konuşulmaz olmuştu.
Biraz şımarmasına rağmen aslında terbiyeli davranıyordu. Ama gene de şımarıklık bizim ailemizde görmeye alışık olmadığımız durumdu. Ben çocukluğumu çok net hatırlıyorum.. Daima annemin gözünün içine bakardım, o izin vermeden kuyruğumun ucunu bile oynatmak aklımdan geçmezdi. Kendi aramızda en pervasız Yudum olduğu için hep sözcümüz olurdu, ama o bile Kısmet kadar rahat hareket edemezdi. Bizler büyüklerimizden çekinirdik, onlarla konuşurken düzgün cümleler kurardık, hele büyükleri sorgulamak….. düşünemezdik bile..

Kısmet ise bırakın beni ve ablalarını, annemin veya hiç tanımadığı bir büyüğün dahî karşısına geçip, çok rahat bir şekilde “ ama sen neden oraya oturdun ?, ben oturmak istiyordum “ gibi bir lâf edebiliyor.

İşin tuhaf tarafı, annem dahil herkes, bana göre densiz olan soru ve sözlere sakince cevap vererek Kısmet hanımefendiye bir sürü şey anlatıyor. Hele bir de arkasından, “ pek şirin, pek de akıllı, nazar değmesin..” gibi sözler söylenince, ben haliyle geriliyorum…

İşte Eylül ayında yaşadığımız o talihsiz günü hazırlayan tablo böyleydi…

O gün, şirin bir balıkçı köyü olan küçük bir koyda açıkda demirlemiştik. Bu da, sahile bot ile gidilecek demek oluyor. Elbette kalabalık olduğumuz için sahile üç gurup halinde çıkmamız gerekiyordu.
Sabah bizim ufaklık büyük bir coşkuyla güverteye çıktı, kuyruğu tarandı, şapkası takıldı, kahvaltısı, sütü, çantası, topları, yanından ayırmadığı faresi, ayyyyyy !!!! hazırlıkları bir türlü bitmedi…..
Elbette benim de içime fenalık geldi..
Hanımefendi hazır olduğuna emin olunca, bu sefer sonu gelmeyen sorularına başladı.
“ Orda ne vaaaaarrr…? “    
“ Ne zaman giddceeeeeeeeeeezzzzz… ? “
“ Orda dondurma vaaaarr mııııııııı…? “
Küpeşteden yarı beline kadar sarkarak avaz avaz “ AAAAAA, balıklara bakıııınnnnn “ diye çığlıklar…
Zaten ben hep bu yarım yanlış Türkçe konuşmasına bozulurken,
 “ Duruuuunnn, ilk önce bota ben binceeemmmm “ cümlesi sigortamı attırdı.

Bu cümleyi bir yandan haykırıyor, bir yandan da zıplıyordu.. ama, şimdi düşünüyorum da, çok mutlu ve neşeli görünüyordu ve aslında etrafındaki herkes de durumdan keyif alıyordu. Bir yandan gülüşüp Kısmet’ e lâf atarken, bir yandan da başına bir şey gelmesin, düşmesin diye onu kolluyorlardı.

Ama ben ne yaptım dersiniz?...
Çok bilmiş, otoriter tavrımı takınarak olanca gücümle gürleyip Kısmet’in üzerine yürüdüm.
“ Yeter artık, bıktırdın… terbiyesiz “ vs…… diye devam eden cümleler dizisini burada yazmayacağım.., artık gerisini siz hayal edersiniz……

Benim volkan gibi patlamam ile birlikte ben dahil herkes olduğu yerde dondu kaldı.

Kısmet ise öfke dolu bakışları ile karşımda dimdik durdu, olanca gücüyle boyunun yettiği yere kadar bacağıma bir yumruk attı ve gözlerimin içine bakarak hiç unutmayacağım şu cümleyi söyledi;
“ Sen zaten beni hiç istemedin, hep kıskandın, beni hiç sevmediğini de biliyorum, ben sana ne yaptım kiiiiii? Ben yok olmaya gidiyorum, artık benden kurtuluyosuuuun “ dedikten sonra ayağını da yere vurdu ve ağlayarak koşa koşa kamarasına gitti. Kapıyı da öyle bir çarptı ki, güvertede bizler sıçradık.

Elbette, Esra abla ufaklığın peşinden koşturdu, belli ki onu sakinleştirmeye çalıştı, ama ağlama sesleri bitmek bilmedi. Yudum ile Gümüş bana ters ters baktılar ve “ mutlu musun şimdi “ dediler. Annem gözlerini açarak “ kendine gel Bulut Duman “ dedi ve arkadaşlarını sakinleştirmeye çalıştı. Herkes aynı anda konuşarak durum hakkında bir fikir söylerken sesler bana uğultu olarak geliyordu.

Ben ise hem kendime hem de Kısmet’ e kızgındım. Önce ne yapacağımı bilemedim, sonra birden Cash amcanın sessizlik istediği zaman gizlendiği köşe aklıma geldi. Teknenin burnunda yedek yelkenlerin durduğu yer, hemen hızlı adımlarla yürüdüm. Amacım biraz yalnız kalmaktı fakat olmadı. Cash amca zaten orada yerini almıştı.
Beni görünce gülümsedi ve yanına çağırdı. Bir müddet sessizce oturduk. Ortalık da sakinleşmeye başlamıştı. Sonra motorların sesini duydum, merakımı yenemedim ve kendimi mümkün olduğunca gizleyerek Kısmet’e bakmaya çalıştım. Annemin kucağındaydı ve sakin görünüyordu, ama çantası sırtında değildi. Nedense bu beni üzdü, halbuki geldiği günden beri çantasıyla hep dalga geçiyordum.



CASH AMCA ve ÇALIŞMA MASASI

MUTFAKTA OKUMA KÖŞESİ
DİNLENME KÖŞESİ













Sessizliği Cash amca bozdu, sakin ve bilge tavrıyla sohbete başladı. Kendine has yöntemleriyle de bana bir güzel itiraf ettirdi…

Kısmet doğru hissetmişti, ben onu çok kıskandım…

Sanki benim yaşayamadığım çocukluğumu yaşıyor gibi gelmiş bana besbelli. Çünkü benim çocukluğum hep babamın arkasından ağlamakla geçmişti. Kısmet ise ilk günden beri kendi gibi yaşıyor. Ben, tam aksine, kendimi, başkalarının isteğinin sonucunu yaşıyormuş gibi hissetmiştim hep. 
Terk edildiğimden emin olarak geçirdiğim çocukluğumda; kendime “terk edildim ise istenmiyorumdur”, o zaman “ kendimi kabul ettirmek için başkalarının istediğini yaparak cici çocuk olmalıyım” gibi gereksiz bilinçaltı kalıplar yerleştirmiştim.

Daha önce anlatmıştım, bu yanlış duygu ve kalıplarımı değiştirip dönüştürmek için annemin yardımıyla çok yol aldım. Ama her zaman dediğim gibi yol uzun, daha çok öğrenecek şey var.

O gün yaşanan olayda ise, beni tetikleyen şey Kısmet’in rahatlıkla “BEN” diyebilmesi olmuş, bunu keşfettim.

Şimdi bu konuda çalışıyorum. Elbette kibarlık ve saygı sınırları içinde, kendimi önemsiyor ve isteklerimi ön planda tutuyorum…
“ BEN “ diyebilmek, kendime güvenmek duygumu geliştiriyor….

Teşekkürler sevgili Kısmet, benim kendimle yüzleşmeme ve fark etmeme yardım ettiğin için…


O gün geç vakte kadar Cash amca ile sohbet ettik.., sonra sessizce kamaralarımıza çekildik.

Tam uykuya dalarken kapıda bir tıkırtı duyup fırladım, karşımda Kısmet…
“ Aaaabiiciiiiimmmmm “ diyerek boynuma sarıldı, ikimiz de birbirimizden özür diledik ve o gece beraber uyuduk.. Huzurlu ve derin bir uyku….



Tekrar görüşmek üzere,

SEVGİLERİMLE…..


bulut duman    



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder