Merhabalar,…..
Son yazımdan bu yana epey düşündüm…
Evet, itiraf etmeliyim; bizim ufaklık Kısmet’e haksızlık
ettim. Her şeyden önemlisi onu yargıladım ve hak yasasını çiğnedim..
Bu durumu fark etmemi önce Cash amca sağladı. Benimle
teknede uzun bir konuşma yaptı.. Benim için hâlâ karanlıkta kalan bir noktayı bulmama yardım etti..
Aslında annem de Kısmet ile yaşadığım deneyimi çok iyi biliyordu ama bana
geçen haftaya kadar tek bir kelime dahî etmedi.
Geçen hafta, uyuyamadığım gecelerden birinde, annemin yanına
gittim ve uzun bir sohbet yaptık..
İyi geldi...
Ne fark ettim biliyor musunuz? Daha doğrusu annemin konuya yaklaşımı neyi
fark etmemi sağladı….
Babam bizi terk ettiğinde hissettiklerim……. Konu gene
burada düğümlendi..
Ben hâlâ aşamadığım duygularımı fark edince çok üzüldüm, ama
anneciğim bana cesaret verdi. Aslında
ben de biliyorum, değiştirip, dönüştürdüğümüz hiçbir eski kalıp
hemen yok olmuyor, belli zaman aralıklarında çeşitli vesileler ile tekrar
karşımıza çıkıyor ve evren bizi sınıyor.. Her seferinde ne kadar hızlı farkına
varır isek iyileşmek yolunda o kadar sağlam adımlarla yol alıyoruz, sonunda da, o
kalıplar artık hiç önümüze çıkmıyor ve biz tamamen etkisinden kurtulmuş
oluyoruz…
İşte bu yaz ailem ile yaptığımız yolculukta benim için
bir sınav varmış demek lâzım…..
" Bulut Duman olay nedir? " der iseniz eğer….
Ortada incir çekirdeğini dolduracak kadar dahî bir konu yok
derim size .
Biliyorsunuz, Eylül ayının neredeyse tamamını annem ve
arkadaşları ile muhteşem bir yelkenlide dolaşarak geçirdik… Elbette Kısmet
bebek için bu gezide yaşanan her şey çok değişik ve heyecan verici deneyimler oldu. Aslında ben ve kız kardeşlerim de “ilk”ler yaşadık bu yaz, ama belirtmem
gerekir, bizler heyecanımızı çaktırmamaya özen gösterdik J))
Kısmet ise bütün seyahati büyük bir coşkuyla yaşadı. Herkesin
ilgi odağı olmak onu biraz da şımarttı doğrusu. Zaten yaşı gereği enerji
patlamalarının günün her saatine yayılması üstüne bir de her şeye karşı olan ilgi ve merakı da eklenince, koca
teknede Kısmet’ten başka bir konu konuşulmaz olmuştu.
Biraz şımarmasına rağmen aslında terbiyeli davranıyordu. Ama
gene de şımarıklık bizim ailemizde görmeye alışık olmadığımız durumdu. Ben
çocukluğumu çok net hatırlıyorum.. Daima annemin gözünün içine bakardım, o izin
vermeden kuyruğumun ucunu bile oynatmak aklımdan geçmezdi. Kendi aramızda en
pervasız Yudum olduğu için hep sözcümüz olurdu, ama o bile Kısmet kadar rahat
hareket edemezdi. Bizler büyüklerimizden çekinirdik, onlarla konuşurken düzgün
cümleler kurardık, hele büyükleri sorgulamak….. düşünemezdik bile..
Kısmet ise bırakın beni ve ablalarını, annemin veya hiç
tanımadığı bir büyüğün dahî karşısına geçip, çok rahat bir şekilde “ ama sen
neden oraya oturdun ?, ben oturmak istiyordum “ gibi bir lâf edebiliyor.
İşin tuhaf tarafı, annem dahil herkes, bana göre densiz olan soru ve sözlere sakince cevap vererek Kısmet hanımefendiye bir sürü şey anlatıyor. Hele
bir de arkasından, “ pek şirin, pek de akıllı, nazar değmesin..” gibi sözler söylenince,
ben haliyle geriliyorum…
İşte Eylül ayında yaşadığımız o talihsiz günü hazırlayan
tablo böyleydi…
O gün, şirin bir balıkçı köyü olan küçük bir koyda açıkda
demirlemiştik. Bu da, sahile bot ile gidilecek demek oluyor. Elbette kalabalık
olduğumuz için sahile üç gurup halinde çıkmamız gerekiyordu.
Sabah bizim ufaklık büyük bir coşkuyla güverteye çıktı,
kuyruğu tarandı, şapkası takıldı, kahvaltısı, sütü, çantası, topları, yanından
ayırmadığı faresi, ayyyyyy !!!! hazırlıkları bir türlü bitmedi…..
Elbette benim de içime fenalık geldi..
Hanımefendi hazır olduğuna emin olunca, bu sefer sonu
gelmeyen sorularına başladı.
“ Orda ne vaaaaarrr…? “
“ Ne zaman giddceeeeeeeeeeezzzzz… ? “
“ Orda dondurma vaaaarr mııııııııı…? “
Küpeşteden yarı beline kadar sarkarak avaz avaz “ AAAAAA,
balıklara bakıııınnnnn “ diye çığlıklar…
Zaten ben hep bu yarım yanlış Türkçe konuşmasına bozulurken,
“ Duruuuunnn, ilk
önce bota ben binceeemmmm “ cümlesi sigortamı attırdı.
Bu cümleyi bir yandan haykırıyor, bir yandan da zıplıyordu..
ama, şimdi düşünüyorum da, çok mutlu ve neşeli görünüyordu ve aslında
etrafındaki herkes de durumdan keyif alıyordu. Bir yandan gülüşüp Kısmet’ e lâf
atarken, bir yandan da başına bir şey gelmesin, düşmesin diye onu
kolluyorlardı.
Ama ben ne yaptım dersiniz?...
Çok bilmiş, otoriter tavrımı takınarak olanca gücümle
gürleyip Kısmet’in üzerine yürüdüm.
“ Yeter artık, bıktırdın… terbiyesiz “ vs…… diye devam eden
cümleler dizisini burada yazmayacağım.., artık gerisini siz hayal edersiniz……
Benim volkan gibi patlamam ile birlikte ben dahil herkes olduğu
yerde dondu kaldı.
Kısmet ise öfke dolu bakışları ile karşımda dimdik durdu,
olanca gücüyle boyunun yettiği yere kadar bacağıma bir yumruk attı ve gözlerimin
içine bakarak hiç unutmayacağım şu cümleyi söyledi;
“ Sen zaten beni hiç istemedin, hep kıskandın, beni hiç
sevmediğini de biliyorum, ben sana ne yaptım kiiiiii? Ben yok olmaya gidiyorum,
artık benden kurtuluyosuuuun “ dedikten sonra ayağını da yere vurdu ve
ağlayarak koşa koşa kamarasına gitti. Kapıyı da öyle bir çarptı ki, güvertede
bizler sıçradık.
Elbette, Esra abla ufaklığın peşinden koşturdu, belli ki onu
sakinleştirmeye çalıştı, ama ağlama sesleri bitmek bilmedi. Yudum ile Gümüş
bana ters ters baktılar ve “ mutlu musun şimdi “ dediler. Annem gözlerini açarak
“ kendine gel Bulut Duman “ dedi ve arkadaşlarını sakinleştirmeye çalıştı.
Herkes aynı anda konuşarak durum hakkında bir fikir söylerken sesler bana
uğultu olarak geliyordu.
Ben ise hem kendime hem de Kısmet’ e kızgındım. Önce ne
yapacağımı bilemedim, sonra birden Cash amcanın sessizlik istediği zaman
gizlendiği köşe aklıma geldi. Teknenin burnunda yedek yelkenlerin durduğu yer,
hemen hızlı adımlarla yürüdüm. Amacım biraz yalnız kalmaktı fakat olmadı. Cash
amca zaten orada yerini almıştı.
Beni görünce gülümsedi ve yanına çağırdı. Bir müddet sessizce
oturduk. Ortalık da sakinleşmeye başlamıştı. Sonra motorların sesini duydum,
merakımı yenemedim ve kendimi mümkün olduğunca gizleyerek Kısmet’e bakmaya
çalıştım. Annemin kucağındaydı ve sakin görünüyordu, ama çantası sırtında
değildi. Nedense bu beni üzdü, halbuki geldiği günden beri çantasıyla hep dalga
geçiyordum.
CASH AMCA ve ÇALIŞMA MASASI |
MUTFAKTA OKUMA KÖŞESİ |
DİNLENME KÖŞESİ |
Sessizliği Cash amca bozdu, sakin ve bilge tavrıyla sohbete
başladı. Kendine has yöntemleriyle de bana bir güzel itiraf ettirdi…
Kısmet doğru hissetmişti, ben onu çok kıskandım…
Sanki benim yaşayamadığım çocukluğumu yaşıyor gibi gelmiş
bana besbelli. Çünkü benim çocukluğum hep babamın arkasından ağlamakla geçmişti.
Kısmet ise ilk günden beri kendi gibi yaşıyor. Ben, tam aksine, kendimi, başkalarının isteğinin sonucunu yaşıyormuş gibi hissetmiştim hep.
Terk edildiğimden emin olarak geçirdiğim
çocukluğumda; kendime “terk edildim ise istenmiyorumdur”, o zaman “ kendimi
kabul ettirmek için başkalarının istediğini yaparak cici çocuk olmalıyım” gibi gereksiz bilinçaltı kalıplar yerleştirmiştim.
Daha önce anlatmıştım, bu yanlış duygu ve kalıplarımı
değiştirip dönüştürmek için annemin yardımıyla çok yol aldım. Ama her zaman
dediğim gibi yol uzun, daha çok öğrenecek şey var.
O gün yaşanan olayda ise, beni tetikleyen şey Kısmet’in
rahatlıkla “BEN” diyebilmesi olmuş, bunu keşfettim.
Şimdi bu konuda çalışıyorum. Elbette kibarlık ve saygı
sınırları içinde, kendimi önemsiyor ve isteklerimi ön planda tutuyorum…
“ BEN “ diyebilmek, kendime güvenmek duygumu geliştiriyor….
Teşekkürler sevgili Kısmet, benim kendimle yüzleşmeme ve
fark etmeme yardım ettiğin için…
O gün geç vakte kadar Cash amca ile sohbet ettik.., sonra sessizce
kamaralarımıza çekildik.
Tam uykuya dalarken kapıda bir tıkırtı duyup fırladım,
karşımda Kısmet…
“ Aaaabiiciiiiimmmmm “ diyerek boynuma sarıldı, ikimiz de
birbirimizden özür diledik ve o gece beraber uyuduk.. Huzurlu ve derin bir uyku….
Tekrar görüşmek üzere,
SEVGİLERİMLE…..
bulut duman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder